Yazılara uzun zamandır ara vermiştim. Çünkü genelde yaz aylarını gerek ülke gündeminden gerekse kişisel gündemlerimden uzaklaşarak dinlenmeye; bir sonraki sene için ruhen, bedenen ve zihnen hazırlanmaya ayırmayı tercih ederim. Tabi benim tercihimin aksine ülke gündemi yine yoğun. Türkiye’deki aşırı gündem bombardımanı başka bir yazının konusu ama bu yazıda yaz gündemlerimizdeki değişmeye değinmeye çalışacağım. Yanlış anlaşılmasın bir 90’lar nostaljisi yapmak değil amacım; kısa süreli koalisyon hükümetleri, zirve yapmış terör olayları, ekonomik krizleri ve ayyuka çıkan mafya-devlet ilişkileri ile 90’lar o dönemi yaşayanlar için pek de iyi hatırlanacak bir zaman dilimi değil çünkü. Ayrıca günümüzdeki ticari soslu olumlu anlamına rağmen nostalji, özünde bir ruhsal hastalığın ismi olarak ortaya çıkan bir kavram. Bununla birlikte olaylara ve dönemlere külli bir yaklaşım geliştirmek aradaki güzellikleri görmeye engel olmamalı.
Hatırlayanların malumudur, günümüzün aksine 90’larda yaz geldiğinde ülke gündeminde belirgin bir değişiklik gözlenirdi. Her yaştan, her kesimden insan değişik ilgiler etrafında ama kış döneminden farklı gündemlerle hemhal olurdu. 28 Şubat’ın kara gölgesi üzerlerine düşmeden her kesimden ve her yaştan çocuk camilerde düzenlenen Kur’an kurslarında buluşur, genel kültür dizeyinde de olsa dini bilgilerini öğrenir, eğlenir ve arkadaşlıklar geliştirirdi. Yaz konserleri günümüzün aksine kadın sanatçıların kıyafeti erkek sanatçıların saçmalıkları ile değil, şarkıların ve konser ortamlarının kalitesi üzerinden gündem olurdu. Büyükşehirlerde günümüzde çoğunun sadece adı kalmış olan fuar alanlarında kurulan fuarlar, bu fuarlarda tanıtılan değişik ürünler ve yapılan organizasyonlar konuşulurdu. Yine günümüzdeki pavyondan bozma isimdaşları ile alakaları olmayan “Aile Gazinoları”nın da farklı kesimlerden aileler serin akşamlarda bir araya gelir, herkes meşrebine göre kümelenir ve gerçekten eğlenirdi.
Buradaki gerçekten vurgusu önemli çünkü sosyal medyanın olmadığı dönemde insanların çoğu günümüzdeki sanki oraya zorla toplanmış ve eğleniyormuş gibi yapan kalabalıkların aksine kimseye bir şey ispatlama duygusu olmadan gerçekten eğlenirdi. Yaylalar ve deniz kenarları yine canlıydı fakat düşük bütçelerle de erişilebilir mekanlardı.
Siyasiler de yaz gelince birbirleri ile uğraşmayı bırakır, farklı çalışmalar yaparlardı. Meclis’in tatil olması ile birlikte milletvekilleri hem seçildikleri illeri hem de tatil bölgelerini ziyaret eder, bir yandan tatillerini yaparken bir yandan halkla bir araya gelirlerdi. Liderler de bu dönemde biraz gözlerden uzaklaşır, kendi teşkilatları ile bir araya gelmeyi tercih ederlerdi. Bunlardan en meşhuru herhalde rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan’ın ailesi ve kurmayları ile birlikte çekildiği Altınoluk’taki yazlığında farklı illerden gelen teşkilatlarla yaptığı toplantılardı. Erbakan haftada bir genelde Cuma namazı çıkışında genel konularda basın açıklaması yapmayı ihmal etmese de genelde iç muhasebeye ağırlık verirdi bu dönemde. Ülkücü teşkilatlar ise rahmetli Alparslan Türkeş’in öncülüğünde Tekir Yaylası’nda yapılan şölenin hazırlık heyecanı ile hareketlenir, il teşkilatları gerek katılım sayıları gerekse yaptıkları çalışmalar ile Başbuğu mutlu etmeye çalışırlardı. Sol partiler çadır kamplarında uygulamalı ideolojik eğitimlerin yanında konserler ve eğlenceler organize ederlerdi. Diğer siyasi partiler de bütçelerine göre güney sahillerinden oteller kapatır, üyelerine hem eğitim hem de ucuz tatil yapma imkânı sunarlardı.
Hasılı şairin deyimiyle “yazımız kış olmadan” önce yazlarımız kışlardan farklı geçerdi. 20. yüzyılın son yazında yaşadığımız deprem felaketi ile önce acı girdi yaz gündemimize. 2001 yılında fırlatılan anayasa ve yazarkasalar ile ekonomi, aynı yazın sonunda 11 Eylül’le birlikte savaş gündemimizdeki yerini aldı. 2013 yazı başındaki Gezi eylemleri ile de siyaset bir daha çıkmamak üzere girdi yaz gündemimize. O günden bugüne de yaz gündemlerimiz yoğun, tatillerimiz kısa. Teknolojik çılgınlığın her anımızı fotoğraflanabilir dolayısıyla başka gözlere açık hale getirmesinin zaten kısa olan tatillerimizin tadını iyice kaçırdığına değinmiştik zaten. Öyleyse yazıyı fazla uzatmadan gündemsiz yazlarda görüşmek ümidiyle yaz uzletine dönme vakti.