Hatay escort bayan

İstanbul Evden Eve Nakliye Adalar Evden Eve Nakliye Arnavutköy Evden Eve Nakliye Ataşehir Evden Eve Nakliye Avcılar Evden Eve Nakliye Bağcılar Evden Eve Nakliye Bahçelievler Evden Eve Nakliye Bakırköy Evden Eve Nakliye Başakşehir Evden Eve Nakliye Bayrampaşa Evden Eve Nakliye Beşiktaş Evden Eve Nakliye Beykoz Evden Eve Nakliye Beylikdüzü Evden Eve Nakliye Beyoğlu Evden Eve Nakliye Büyükçekmece Evden Eve Nakliye Çatalca Evden Eve Nakliye Çekmeköy Evden Eve Nakliye Esenler Evden Eve Nakliye Esenyurt Evden Eve Nakliye Eyyüpsultan Evden Eve Nakliye Fatih Evden Eve Nakliye Gaziosmanpaşa Evden Eve Nakliye Güngören Evden Eve Nakliye Kadıköy Evden Eve Nakliye Kağıthane Evden Eve Nakliye Kartal Evden Eve Nakliye Küçükçekmece Evden Eve Nakliye Etiler Evden Eve Nakliye Ortaköy Evden Eve Nakliye Maslak Evden Eve Nakliye Levent Evden Eve Nakliye Fındıkzade Evden Eve Nakliye Çapa Evden Eve Nakliye Aksaray Evden Eve Nakliye Mahmutbey Evden Eve Nakliye Merter Evden Eve Nakliye Kağıthane Evden Eve Nakliye Çağlayan Evden Eve Nakliye Cihangir Evden Eve Nakliye Taksim Evden Eve Nakliye Haramidere Evden Eve Nakliye Silivri Evden Eve Nakliye Kayaşehir Evden Eve Nakliye Başakşehir Evden Eve Nakliye Ataköy Evden Eve Nakliye Suadiye Evden Eve Nakliye Erenköy Evden Eve Nakliye Kurtköy Evden Eve Nakliye Bostancı Evden Eve Nakliye Küçükyalı Evden Eve Nakliye Maltepe Evden Eve Nakliye Ümraniye Evden Eve Nakliye Şerifali Evden Eve Nakliye Beykoz Evden Eve Nakliye Sarıyer Evden Eve Nakliye Şile Evden Eve Nakliye Zeytinburnu Evden Eve Nakliye Sultangazi Evden Eve Nakliye Sultanbeyli Evden Eve Nakliye Tuzla Evden Eve Nakliye Sancaktepe Evden Eve Nakliye Kozyatağı Evden Eve Nakliye Göztepe Evden Eve Nakliye Anadolu yakası Evden Eve Nakliye Avrupa yakası Evden Eve Nakliye Florya Evden Eve Nakliye Şirinevler Evden Eve Nakliye Yenibosna Evden Eve Nakliye

Semih Söğüt
Köşe Yazarı
Semih Söğüt
 

Nisa Bebeğin Başına Gelenlerin Sorumlusu Kim?

Geçtiğimiz Ramazan ayının başında sokakta donmak üzere iken bulunup bir Acil Tıp Teknisyeni tarafından beslenerek isimlendirilen Nisa bebeğin başına gelenleri hatırlıyorsunuzdur. Ramazan ayı boyunca Nisa bebek ve annesi hakkında haberler yapılıp durdu. Genç tecrübesiz bir kadın olduğu her halinden belli olan anne gerek medyada gerekse sosyal medyada bolca taşlandı. Böylece vicdanlarımızı rahatlatarak yeni kurbanlar aramaya devam ettik. Oysa aynı günlerde medyada o kadar ses getirmeyen birçok farklı çocuğa şiddet ve bebek terkedilmesi haberi yapıldı. Bütün bunlardan anlamamız gereken birkaç kadını kınamakla bu sorunla baş edemeyeceğimizdir. Annelik birçok farklı anlayışta fıtri sayılan bir unsurdur. Din anneliği kutsar ve neslin devamı için annelerin oynadığı role büyük bir vurgu yapar. Evrimciler de soyun devamında anneliğin önemini belirtir ve insan dışı canlılarda da annelik davranışı görüldüğünü göstererek anneliğin doğallığını ortaya koyarlar. Peki bu kadar doğal ve içgüdüsel olan bir özelliğini bir insan nasıl kaybeder? Asıl sorulması ve üzerinde durulması gereken soru budur. Ülkemizde uzun yıllardır 12 yıl kesintisiz eğitim sistemi uygulanıyor. Bundan önce de 8 ve 5 yıllık eğitimler zorunluydu ki, günümüzde hiç okul görmemiş bir insanla toplum içinde karşılaşmamız hayli zordur. Peki insan yaşamının önemli bir kısmını kapsayan ve insanın hayatı öğrendiği çocukluk döneminde başlayan bu eğitimde ne yapılmakta ne öğretilmektedir? Yıllardır eğitim-öğretim sistemimiz öğretimdeki başarısızlıklar üzerinden tartışılır. PİSA sınavındaki düşük notlar, lise ve üniversite sınavlarında sıfır çeken çocuklar hep gündem olur. Çözüm de bu çocukların başarısını yükseltmek yerine sınav barajlarının kaldırılmasında bulundu fakat bu bahsi diğer. Peki eğitim-öğretim sisteminin eğitim misyonunu yeterince tartışıyor muyuz? Eğitim bir toplumun toplum olarak bir arada kalmasını sağlayan ve ortak değerlerin inşa edildiği bir süreçtir. Bu süreçte çocuklar bir birey olarak topluma katıldıklarında nasıl davranmaları gerektiğini, doğruyu yanlışı, hasılı hayatı öğrenirler. Bunun için eğitimin kalitesi, öğretim kalitesinden çok daha fazla üzerinde durulması gereken bir husustur. İyi bir mühendisiniz olmadığında Osmanlı döneminde yaptığımız gibi ithal mühendisler bulabilirsiniz, peki ya iyi bir insanı ithal edebilir misiniz? Bu ithal insan topluma bir katkı sunabilir mi? Bu soru üzerinde sadece bu alanda faaliyet gösteren birkaç sivil toplum kuruluşunun değil bütün bir toplumun kafa yorması gerekmektedir. Çünkü yaşadığımız sorunların birçoğunun temelinde insan kalitemiz yatmaktadır ki, bunu ancak iyi bir eğitimle yükseltebiliriz. Yaşadıklarımız açıkça gösteriyor ki eğitim-öğretim sistemimizin sınav başarısından daha büyük eksiklikleri bulunmakta. En başta yukarıda değindiğimiz üzere annelik gibi birçok kadında içgüdüsel olarak olması beklenen bir özelliğin teşvik edilerek desteklenmesi yerine köreltilmesini sayabiliriz. 12 yıl gibi uzun bir sürede bir insanın içinde var olduğu varsayılan bir duygunun farkına varmasının sağlanamaması izah edilemez bir eksikliktir. Bununla birlikte eğitim sadece okulda değil, aile başta olmak üzere toplumsal kurumlarda da verilir. Bu sorun gündeme gelen birkaç örneği kötüleyerek ya da sorumluluğu yetkililere atarak aşılamaz. Bu insanların yetişmesinde okul kadar belirleyici bir faktör olan toplumun üyeleri olarak sorumluluk hissetmeli, eksikliklerimiz üstüne düşünmeliyiz. Bizi biz yapan değerlerimizi siyasi fikir ayrılıklarına kurban etmeden nasıl yaşatabileceğimizi tartışmalı ve sorunlarımızın başında gelen resmi ve gayrı resmi eğitim süreçlerinin kalitesini nasıl artırabileceğimizi önyargıları bir kenara koyarak belirlemeliyiz. Son olarak birçoğunuzun benim gibi bu olay vesilesi ile haberdar olduğunu düşündüğüm bir saçmalığa değinerek bitireyim. Zikredilen olaydaki annenin ifadesine göre şiddet gören ve dışlanan kadınlarımız için güzel bir çalışma olan Kadın Sığınma Evleri’nde bir kadın en fazla 6 ay kalabiliyormuş. On binlerce katili, sapığı, teröristi ceza evlerinde on yıllarca besleyebilen, önceki yazıda belirttiğim gibi bin civarında köpeğin barınması için sadece inşa maliyeti olarak milyonlarca lira harcayabilen kurumlarımız birkaç bin Türk kadınını en fazla 6 ay koruyabiliyormuş. Sonrasında ise kendi başının çaresine bakması isteniyormuş ki ifadesine göre bu olayın mesulünü de bebeğini terk etmeye iten bu kural yüzünden sokakta kalması olmuş. Kadını korumayı görev edinen bakanlıklarımız ve yasamanın yetkisine giren konularda sürekli görüş bildirip kampanya yapan belediyelerimiz kaynaklarını doğrudan buralara aktarsalar daha doğru bir iş yapmış olurlar herhalde.
Ekleme Tarihi: 05 Temmuz 2022 - Salı

Nisa Bebeğin Başına Gelenlerin Sorumlusu Kim?

Geçtiğimiz Ramazan ayının başında sokakta donmak üzere iken bulunup bir Acil Tıp Teknisyeni tarafından beslenerek isimlendirilen Nisa bebeğin başına gelenleri hatırlıyorsunuzdur. Ramazan ayı boyunca Nisa bebek ve annesi hakkında haberler yapılıp durdu. Genç tecrübesiz bir kadın olduğu her halinden belli olan anne gerek medyada gerekse sosyal medyada bolca taşlandı. Böylece vicdanlarımızı rahatlatarak yeni kurbanlar aramaya devam ettik. Oysa aynı günlerde medyada o kadar ses getirmeyen birçok farklı çocuğa şiddet ve bebek terkedilmesi haberi yapıldı. Bütün bunlardan anlamamız gereken birkaç kadını kınamakla bu sorunla baş edemeyeceğimizdir.

Annelik birçok farklı anlayışta fıtri sayılan bir unsurdur. Din anneliği kutsar ve neslin devamı için annelerin oynadığı role büyük bir vurgu yapar. Evrimciler de soyun devamında anneliğin önemini belirtir ve insan dışı canlılarda da annelik davranışı görüldüğünü göstererek anneliğin doğallığını ortaya koyarlar. Peki bu kadar doğal ve içgüdüsel olan bir özelliğini bir insan nasıl kaybeder? Asıl sorulması ve üzerinde durulması gereken soru budur.

Ülkemizde uzun yıllardır 12 yıl kesintisiz eğitim sistemi uygulanıyor. Bundan önce de 8 ve 5 yıllık eğitimler zorunluydu ki, günümüzde hiç okul görmemiş bir insanla toplum içinde karşılaşmamız hayli zordur. Peki insan yaşamının önemli bir kısmını kapsayan ve insanın hayatı öğrendiği çocukluk döneminde başlayan bu eğitimde ne yapılmakta ne öğretilmektedir? Yıllardır eğitim-öğretim sistemimiz öğretimdeki başarısızlıklar üzerinden tartışılır. PİSA sınavındaki düşük notlar, lise ve üniversite sınavlarında sıfır çeken çocuklar hep gündem olur. Çözüm de bu çocukların başarısını yükseltmek yerine sınav barajlarının kaldırılmasında bulundu fakat bu bahsi diğer. Peki eğitim-öğretim sisteminin eğitim misyonunu yeterince tartışıyor muyuz?

Eğitim bir toplumun toplum olarak bir arada kalmasını sağlayan ve ortak değerlerin inşa edildiği bir süreçtir. Bu süreçte çocuklar bir birey olarak topluma katıldıklarında nasıl davranmaları gerektiğini, doğruyu yanlışı, hasılı hayatı öğrenirler. Bunun için eğitimin kalitesi, öğretim kalitesinden çok daha fazla üzerinde durulması gereken bir husustur. İyi bir mühendisiniz olmadığında Osmanlı döneminde yaptığımız gibi ithal mühendisler bulabilirsiniz, peki ya iyi bir insanı ithal edebilir misiniz? Bu ithal insan topluma bir katkı sunabilir mi? Bu soru üzerinde sadece bu alanda faaliyet gösteren birkaç sivil toplum kuruluşunun değil bütün bir toplumun kafa yorması gerekmektedir. Çünkü yaşadığımız sorunların birçoğunun temelinde insan kalitemiz yatmaktadır ki, bunu ancak iyi bir eğitimle yükseltebiliriz.

Yaşadıklarımız açıkça gösteriyor ki eğitim-öğretim sistemimizin sınav başarısından daha büyük eksiklikleri bulunmakta. En başta yukarıda değindiğimiz üzere annelik gibi birçok kadında içgüdüsel olarak olması beklenen bir özelliğin teşvik edilerek desteklenmesi yerine köreltilmesini sayabiliriz. 12 yıl gibi uzun bir sürede bir insanın içinde var olduğu varsayılan bir duygunun farkına varmasının sağlanamaması izah edilemez bir eksikliktir. Bununla birlikte eğitim sadece okulda değil, aile başta olmak üzere toplumsal kurumlarda da verilir. Bu sorun gündeme gelen birkaç örneği kötüleyerek ya da sorumluluğu yetkililere atarak aşılamaz. Bu insanların yetişmesinde okul kadar belirleyici bir faktör olan toplumun üyeleri olarak sorumluluk hissetmeli, eksikliklerimiz üstüne düşünmeliyiz. Bizi biz yapan değerlerimizi siyasi fikir ayrılıklarına kurban etmeden nasıl yaşatabileceğimizi tartışmalı ve sorunlarımızın başında gelen resmi ve gayrı resmi eğitim süreçlerinin kalitesini nasıl artırabileceğimizi önyargıları bir kenara koyarak belirlemeliyiz.

Son olarak birçoğunuzun benim gibi bu olay vesilesi ile haberdar olduğunu düşündüğüm bir saçmalığa değinerek bitireyim. Zikredilen olaydaki annenin ifadesine göre şiddet gören ve dışlanan kadınlarımız için güzel bir çalışma olan Kadın Sığınma Evleri’nde bir kadın en fazla 6 ay kalabiliyormuş. On binlerce katili, sapığı, teröristi ceza evlerinde on yıllarca besleyebilen, önceki yazıda belirttiğim gibi bin civarında köpeğin barınması için sadece inşa maliyeti olarak milyonlarca lira harcayabilen kurumlarımız birkaç bin Türk kadınını en fazla 6 ay koruyabiliyormuş. Sonrasında ise kendi başının çaresine bakması isteniyormuş ki ifadesine göre bu olayın mesulünü de bebeğini terk etmeye iten bu kural yüzünden sokakta kalması olmuş. Kadını korumayı görev edinen bakanlıklarımız ve yasamanın yetkisine giren konularda sürekli görüş bildirip kampanya yapan belediyelerimiz kaynaklarını doğrudan buralara aktarsalar daha doğru bir iş yapmış olurlar herhalde.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sizinsesiniz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.