Önceki hafta eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın şehirlerin kurtuluş günlerinin kutlanmaması ile açıklaması gündem oldu. Tabi bizde sözün içeriğine değil söyleyene bakıldığı için bu konu da sağlıklı bir şekilde tartışılamadan kutuplaşma torbasının içine atılarak geçiştirildi. Aslında aradaki bir iki cümleyi çıkardığınızda haklıydı İsmail bey. Cumhuriyetin ilk yıllarında kimsenin gönlü kırık boynu bükük kalmasın diye düşmanın kendiliğinden çekildiği ya da geçerken şöyle bir uğradığı bir sürü il ve ilçeye kurtuluş günü tayin edilmişti. Tarihi bir gerçekliğe dayanmadığı için de bu beldelerin sakinleri ile bu tarihler arasında bir ünsiyet kurulamadı. Belki şehirdeki bir iki kamu binasına ad olarak konuldu ama o binaya girmeyenlerin gündemine girmedi. Bu tarihler sadece resmi yöneticilerin “ayıp olmasın” diye katıldığı sıkıcı törenlerle kutlanan zoraki günlere dönüştü. Bunların artık geride bırakılmasında bir sakınca yok aslında.
Fakat İsmail bey devletin bırakın kutlamamayı, kutlamayı yasaklasa da unutulmayacak günler olduğunu da unutmamalı. Yahya Kaptan’ın sadece bir semt adı olmadığını bilen bir Kocaelili 28 Haziran’ı nasıl unutur? Sakarya’nın günlerce kızıl aktığını damarlarında hissetmiş bir Sakaryalı 21 Haziran’ı alelade bir gün olarak geçiştirebilir mi? Şehrinin tam ortasındaki Şehitler Abidesi’nin niçin orada olduğunu bilen, Çayyüzü’nde şehitlere ağlayan, Malgaç Baskını ile coşan bir Aydınlıya sizin 7 Eylül’ü unut demeniz bir anlam ifade eder mi? Hasan Tahsin’in kurşunu olup düşmanı binlerce kez delen bir İzmirli, küle dönüşmüş bir şehrin vatan olduğu günü 9 Eylül’ü unutabilir mi? Örnekleri çoğaltmak mümkün, fakat maksat anlaşılmıştır herhalde.
Bazı günler şehirle bütünleşmiştir. Şehirdeki tarih şuuru o günler ve o günlerin geçtiği mekanlar aracılığı ile nesilden nesile aktarılmıştır. Üstelik bu Milli Eğitim’in bütün eksikliğine rağmen yöre halkı tarafından gerçekleştirilmiş, halk kendi bilincini kendisi inşa etmekten geri durmamıştır. Bu nedenle bu günlerin bu şehirlerden ayrılması mümkün değildir. Hatta devlet bu şehirlerde “zoraki törenleri” yapmayı bıraksa bile emin olun o beldelerin insanları o günleri kutlamaya devam eder. Yasaklansa, hiç olmazsa vicdanında kutlar; yine de tarihinden birileri istedi diye vazgeçmez.
Üstelik bu şehirlerde işgal öyle basit bir idare değişikliği şeklinde olmamış, katliamlarla ve nice zorlu mücadele ile akıllara kazınmıştır. O kurtuluş günü için çok bedeller ödemiştir oraların halkı. Onun için o günü kutlamak onlara anasının ak sütü gibi helaldir. Ayrıca bu günler vasıtası ile işgalcilerin cürümleri de hatırlanmakta, geçmişten geleceğe dersler aktarılmaktadır. Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi “Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır!”
Hasılı bırakın kim hangi günü kutluyorsa kutlasın ya da kutlamasın. Bugün 9 Eylül, Smyrna’nın yeniden İzmir, Anadolu’nun yeniden bütün olduğu gün. Bu vesile ile Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, dağların aslanları efeler, zeybekler ve kaptanların ruhu şad olsun. Kurtuluşun anlamını ve değerini bilenlerin günü kutlu olsun!