Öncelikle Kahramanmaraş - Hatay illerinde meydana gelen ve diğer 9 ili etkileyen 7,6 ve 7,7 şiddetindeki deprem nedeniyle tüm ülke olarak büyük bir gerçeğe yeniden uyanmış olduk. 1999 yılında yaşanan büyük sarsıntının etkisini bu depremde tekrar yaşayarak, en büyük gerçeğimizle tekrar yüzleştik. Peki, deprem bir doğal afet mi yoksa kader mi? Bu sorunun cevabını şöyle verebiliriz.
Deprem bir doğal afet değildir. Deprem, doğanın dengesi içinde yeryüzünün bir reaksiyonudur. Deprem olduktan sonra oluşan duruma “afet” denir. Yani afet dediğimiz durum depremin bir sonucudur. Deprem, kader kavramının içinde var olan bir durumdur. Yani er ya da geç yaşacağımız bir gerçek. Fakat deprem sonrası yaşanan afetin meydana getirdikleri ise kendi ellerimizle yaptıklarımızın sonucudur. Herkes, meydana gelen afete ve sonuçlarına ne kadar hazırız diye soruyor ama asıl sorulması gerekeni sormuyoruz. Deprem olmadan öncesine ne kadar hazırız? Biz bu soruyu yaşadığımız il olan Kocaeli için sorup sonrasında cevaplarını bulmaya çalışacağız.
Konuyla ilgili valilik, belediyeler ve diğer kurumların yaptıkları çalışmaları şöyle özetleyelim.
2021 yılında Doğal afetler hakkında farkındalık oluşturmak ve afetlere hazırlıklı olmak amacıyla İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ve Güzeller Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü arasında yapılan “Karşılıklı Yardımlaşma, Afet Farkındalık ve İş Birliği Protokolü” Kocaeli Valisi Sayın Seddar Yavuz tarafından onaylandı. Bu farkındalık ve iş birliği protokolünde Kocaeli olarak öncelikli hedefler; depreme hazırlık, riskleri azaltmak, oluşabilecek riskleri bertaraf etmektir. Kocaeli olarak bir diğer önemli özelliğimizde; sanayi kuruluşlarımızın bölgemizde bulunmasıdır. Bu nedenle özellikle Organize Sanayi Bölgelerimiz başta olmak üzere büyük sanayi tesisleri ve diğerlerinde yürütülen bu tür faaliyetleri, arama kurtarma birliklerinin oluşturulmasını ve eğitilmesini çok önemli olduğu da bu çalışmada üstünde durulan nokta.
Kocaeli yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı bir şehir. Şehre giren günlük araç sayısı yaklaşık 2500 adet. Bu demek oluyor ki şehir 24 saat üreten ve hareket halinde olan bir merkez. Kocaeli'de bulunan binaların 2000 yılı öncesi inşa edildiği ve yapıların sayısının 140 bin civarında olduğunu uzmanlarca biliniyor. Günümüzde toplamda yapılan bina sayısı 305 bin civarında. Yani bunların yüzde 55'lik bir kısmı depremden sonra getirilen prosedürlere uymuş, mühendislik hizmeti almış, depreme dayanıklı yapılar olduğu bildirilmiş. Depremden önce inşa edilen yüzde 45'lik bölümdeki yapılarla ilgili elimizde bir veri olmadığı söyleniyor. Bu yüzde 45 oranındaki yapılar, 1999 yılında yaşanan hem 17 Ağustos Gölcük hem de 12 Kasım Düzce depremlerinde performans göstermiş binalar. Bunların olası bir depremde risk teşkil etmesi muhtemel görünüyor.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Tahir Büyükakın’ın da yaptığı çalışmalarda bu gerçeğe değindiğini ve ciddi önlemler alınmasının elzem olduğunu belirttiğini ve konuyla ilgili adımları attıklarını söylediğini biliyoruz. Kasım 2020 itibariyle ağır hasarlı bina sayısı 25 idi. Orta hasarlı bina sayısı ise 1477. Yıllar içinde bu binalardan 240 yıkılmış. Günümüzde kalan hasarlı bina sayısı ise 8 olarak verilmiş. Bunlardan 4’ü İzmit, 2’si Başiskele, biri Körfez diğeri ise Derince ilçelerinde. Yıkım süreci ise hukuki işlemler ve tahliye sürecine göre ilerliyor.
Belediye olarak 65 adet jeolojik ve jeofizik çalışma yapılmış. Mahallelerde teşkilatlanma ve diğer belediyeler ile örgütlenme konusunda adımlar atılmış. Ve toplamda 35 bin kişiye deprem bilinçlendirme eğitimi verilmiş. Ve Kocaeli’de bir ilk olarak “deprem erken uyarsı sistemi” adıyla bir çalışmanın alt yapısı hazırlanmış. Bu bağlamda riskli binalar, alt yapı olarak su, elektrik, doğalgaz ve kanalizasyon gibi alanlar incelemeye alınırken, baraj ve göller de incelenecek yapılar arasında. Görünen o ki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi deprem hazırlığını ciddi manada sürdürüyor. Valilik ve sivil toplum kuruluşları ve akademik çevreler de bu gerçeğe karşı hazırlık halinde.
Ciddi bir koordinasyon, denetleme mekanizması, riskli yapıların taraması, afet acil eylem planı ve verilecek görevler, toplanma alanları gibi etkenlerin hızlandırılması elzem. Tabi bunun yanında hava koşullarının da göz önüne alınması şart. Depremin gecesi gündüzü olmadığı gibi yazı ya da kışı da yok.
Yaşadığımız deprem bize gösterdi ki, 99 depreminden bu yana aslında birçok konuda yetersiz kalınmış. Acil müdahale, koordinasyon eksikliği, yapıların denetlenmemesi, imar affı gibi etkenler, deprem sonrası yaşanan afetin boyutunu artıran durumlar. Yani durum “kader” diyerek geçiştirebileceğimiz bir boyutta değil.
Vatandaşların ise ilgili belediyelere gidip konuyla ilgili bilgi almaları ve bilinçlenmeleri, yapılarını kontrol ettirmeleri, riskleri azaltmak adına çalışmalarda bulunması gerekli. Zira toplum olarak başımıza bir felaket geldiğinde hemen harekete geçip organize olabiliyoruz. Yardımlar ve kurtarma çalışmalarında başarı sağlıyoruz. Fakat aynı organizasyonu hem bireysel hem de toplumsal olarak deprem olmadan önce gösteremiyoruz.
Depremi sadece deprem haftasında değil 365 gün hatırlatmamız gerekiyor. Kocaeli 1. derece deprem bölgesi ve depremlerden dolayı geçmişte canımız çok yandı. Türkiye, depremden etkilenen ülkeler sıralamasında da üst sıralarda. Plansız büyüme depremlerde kayıplarımızın olmasının en büyük nedeni. Depremlerin verdiği zararlara bakıp değerlendirerek geleceğe dönük çalışmalar yapmamız lazım. Akademik çevrelerin ve Üniversitelerin bu konudaki faaliyetleri çok önemli. Bir insanımızın dahi hayatını kurtarmak için mücadele vermeliyiz. Ülke olarak deprem bir gerçeğimiz. Kocaeli olarak ise bu durum bizim için ciddi bir konu. Dilerim tüm belediyeler ve sivil toplum kuruluşları, devletin tüm birimleri bu gerçeği daha da ciddiye alırlar ve can kayıplarımız yüksek sayılara ulaşmaz.
Esenlik dilerim.