Son günlerde yaşadığımız savaş durumu hakkında birçok varsayım, öngörü yapılmış ya da komplo teorileri üretilmiş ve yaşanan bu savaş durumu bir şekilde gündemimizde kalmıştır ve kalmaya devam edecektir. Fakat hafıza-i beşer nisyan ile malüldür sözünü unutan bazı insanlar, ABD ve yandaşlarının 2000’li yıllardan beri Irak, Afganistan, Suriye ve Yemen gibi ülkelere, bazen hava saldırısı düzenlemesini bazen de kara harekatı ile işgal etmesini veya yerel bazı terör gruplarını silahlandırıp saldırmasını görmezden gelmektedir.
Herhangi bir ülkenin başka bir ülkeye düşmanca bir eylemde bulunması, tehdit oluşturacak şekilde silahlı bir yapılanma içine girmesi veya bahsi geçen ülke için düşman sayılacak ülkelerin bulunduğu bir topluluğa dahil olması, iki ülke arasındaki dostane ilişkileri olumsuz etkilemeye yeterlidir. Bir ülke tehdide maruz kalıyorsa, kendisini olumsuz etkileyecek bir duruma girinceye kadar hiçbir şey yapmadan durması da beklenemez. Bazen en iyi savunma yöntemi saldırır diyerek gerekeni yapabilir.
8-9 Temmuz 2016 tarihleri arasında Polonya’nın başkenti Varşova’da gerçekleştirilen Varşova zirvesi’de “Rusya’nın NATO toprakları çevresinde kışkırtıcı askeri eylemlerde bulunduğu”, “Moksova’nın son zamanlarda saldırgan tutumu ile tehdit ve güç yoluyla siyasi amaçlarını gerçekleştirmeye dönük istek gösterdiği”, “Bu nedenle de bölgesel istikrarsızlığın kaynağı olduğu” savunulmuştu. 2014 yılında ise Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk, ülkesinin hiçbir bloğa üye olmamasına yönelik politikasının son bulmasını öngören yasa tasarısını parlamentoya göndereceklerini açıklamıştır. Ve böylece NATO üyeliği adımı atılmıştır. Rusya’ya sınırı olan Ukrayna’nın böyle bir talebi açıkça Rusya için tehdit oluşturacak bir harekettir. Aynı zaman ülkeye nükleer silah yapılanması için talepte bulunmuş ve bu talebi bazı Avrupa ülkeleri desteklemiştir. Bu tarz tacize varan eylemler, Rusya’nın yapacağı bir harekatı ya da savaşı meşru kılabilecek eylemlerdir.
Bu çerçeveden baktığımızda, Rusya’nın bu tarz bir saldırıyı gerçekleştirmesini meşru görebiliriz. Savaşlarda sivil kayıp elbette olacaktır ve bu durum kesinlikle kabul edilemezdir. Ama bir realite olarak bu kaçınılmazdır. Kaldı ki ABD’nin Irak’ta yaptığı işgalde ölen sivillerin hesabı kimden sorulacaktır bu da ayrı bir tartışma konusudur. ABD ve yandaşları son yirmi yılda yaptıkları işgallerle ciddi bir savaş suçu işlemişlerdir. Orta doğuda iç savaşı ateşleyecek şekilde ciddi bir silahlandırma yapması ise ayrı bir faciadır.
Rusya bu zamana kadar yaptığı harekatlarda, havadan bombalama ve uzun menzil füzeler ile askeri bölgeleri hedef almıştır. Sivillere karşı havadan bir bombalama yapılmadığı Rusya dışişleri tarafından bildirilmiştir. Medyada ciddiye alınacak yayınlar bulmak çok azdır. Sosyal medyada ise ciddi bir algı operasyonu yapıldığı ve yanıltıcı videoların dolaştığı açıktır. Ukrayna ordusunun ve milis güçlerin bu tip zayiatlarda payı ne kadardır?
Medya zaten batı yanlısı olduğundan, saldırıları adı altında gösterilen görüntüler ve yapılan haberler savaş propagandasından başka bir şey değildir. Ukraynalı milislerin algı oluşturmak için yaptıkları eylemleri ancak bu saldırılardan kurtulan sivil insanlardan öğrenebiliyoruz.
Görüntüler kamuoyunda duygusal bir tepki oluşturabilir. Savaş karşıtlığı adına eylemler yapılabilir. Fakat ortada bir realite vardır. Bizler sadece izliyoruz. Fakat izlerken bazı şeyleri unutarak izliyoruz.
Savaş elbette meşru görülemez. Savaş, yıkımdır. Fakat Rusya- Ukrayna savaşı ya da işgali adına ne derseniz deyin yukarıda saydığımız şartlar oluşursa makul görülebilir. Demek ki şartlar olgunlaşmış ki böyle bir eylem gerçekleşmiştir. İlerleyen zamanlarda bu durumun gerçek mi yoksa bir plan mı olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Esenlik dilerim.